YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS!

22 Kasım 2011 Salı

YALNIZ BİR NOKTA

.



Bloğumu ihmal etmek demek kendimi ihmal etmek demek benim için. Haberlere bakmak istemiyorum, ben ne kadar kaçmaya çalışsam da ülkenin gerçeklerinden gerçekler üstüme üstüme geliyor bir yalanın ortasında buluyorum kendimi. Bir çıkmazdayım, insan kendini ne kadar kandırabilir, hayat sadece bizden ibaret değil ki! Çevremizde olup bitenlerden payımıza düşeni alıyoruz hepimiz bazımız az bazımız çok. Benim gibi fazla hassas bünyeler ise perişan oluyor bu durumda. Oğlumu bağrıma basıp çok şükür Allah'ıma günü tamamlıyorum. Böyle anlarda Allah'ıma daha çok yaklaşıyorum, her şey bir yanılsama, gerçek aleme ulaşmak için uzun ince bir yoldayım, seçenek olarak gördüğüm çatallar Allah'ın bize verdiği sapaklar. Bu sapaklarda ne kadar doğru yürürsem o kadar iyi olacağım. İnsanoğlu zayıf, insanoğlu küçük. Maddi ve manevi çöküşler yaşıyoruz, olan her şey kabuğumuza daha çok çekilmemize sebep oluyor, hayatı anlamlı hale getirmek için ne yapmalı, gerçeklerden kopmamak için ne yapmalı? Kendimi yalnız hissediyorum, evrende yapayalnız bir noktayım!

15 Kasım 2011 Salı

BİR YAKINMA!


Her gün ama her gün işe giderken kendime, bunca işsiz var sabret, başka bir yerde çalışsan da gene aynı tip insanlarla bir arada olacaksın, değişmeyecekler sen de değişmeyeceksin diyorum kendi kendime. İşe gidiyorum ve bir sürü sorunla cebelleşiyorum, dişlerimi sıkıyorum bütün gün, stresle dolu geçiyor günlerim. Haftada bir gün tatil bir ömür boyu sürsün istiyorum, ben sadece çocuğumla vakit geçireyim, evimle meşgul olayım, hobilerimle uğraşayım hatta hobilerimden para kazanayım istiyorum, çok şey istiyorum değil mi, bunları düşüneceğimi yirmi yıl önce söyleseler gülerdim herhalde.
Erkek nüfusunun fazla olduğu bir sektördeyim dolayısıyla zamanla erkek gibi giyinmek, sert tavırlar sergilemek ve onlardan farklı olmadığımı ispat etmekle geçti yıllarım, neden mi çünkü fiziksel dayanıksızlığımız hep güçlü düşünce yapımızın önüne geçti erkek bakışına göre, sanki fiziksel güçsüzlük akıl içinde geçerliymiş gibi. Bu konuda feminist yaklaşacağım sevgili okuyucular, erkekler  iş yerindeki kararlarında çoğu zaman çuvallıyorlar, duygusal olarak ise çok eksiklikleri var çünkü bir karar verirken sadece bir yönde karar vermek o kararın doğru karar olduğunu göstermiyor, insan psikolojisini bilmek gerekiyor.
Erkek çocuklarını yetiştirirken anne babalar duygusal gelişimlerini ihmal ediyorlar sanki, ince fikirli olmak, başkasını düşünmek, bir başkasının bakış açısıyla düşünmek, duygularını doğru ifade edebilmek, duygularını korkmadan gösterebilmek gibi, neyse ki şimdiki anneler daha çok önem veriyorlar buna, neyse ki.
Yine ve tekrar söylemek gerekirse annelere, kadınlara çok iş düşüyor, toplumu ancak ve ancak onların katkıları değiştirebilir!

4 Kasım 2011 Cuma

KURBAN BAYRAMINIZI KUTLARIM, MUTLU BAYRAMLAR.
BU BAYRAMDA AÇLAR DOYSUN, ÇOCUKLAR MUTLU OLSUN, BÜYÜKLER, YAŞLILAR SEVİNSİN, KUCAKLANSIN, ELLERİ ÖPÜLSÜN.

3 Kasım 2011 Perşembe

KORKU!

Neden korkarız, nelerden korkarız, niçin korkarız, korkunca ne yaparız?
Korkuyu salmak çok kolay, sokakta, evde, okulda, iş yerinde, yaşadığın toplumda.  Gazetelerde her gün çarşaf çarşaf haber okuyoruz, 26 kişinin tecavüzüne uğramış bir kız çocuğu, dayaktan ölmüş kadınlar, çöpün kenarına bırakılmış bebekler, dayak yemiş yavrular, eziyete uğramış hayvanlar, patronunun tacizine uğramış (mobing) işçi, memur, okulda dayak yemiş öğrenci(kulak kopartan), coplanmış eylemci, hakkını arayan vatandaş, öğrenci, saymakla bitmiyor değil mi?
Peki neden?
İnsanları bu hale getiren ne?
Neden bazı insanlar şiddet uyguluyor?
Neden bazıları buna göz yumuyor?
Neden kanunlarımız masumu korumuyor?
Neden ?
Korkan kişi ne yapıyor peki?
Daha çok korkuyor, saklanıyor, siniyor, gizliyor kendini, kaçıyor, yardım edecek kimsenin olmadığına inanıyor, çaresiz kalıyor, susuyor, sonra bir bakıyoruz ki sussa da canını almış biri.
Kurtulamamış.

İşte size bir örnek:



“Yargıtay’ın verdiği karar hukuka aykırıdır”

Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin 13 yaşında tecavüze uğrayan N.Ç.'nin faillerle kendi rızasıyla beraber olduğuna karar vermesine tepkiler sürüyor. Kararla ilgili Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu da bir açıklama yaptı: “Yargı makamları tecavüzcülerle ataerkil ortaklık kurmayı sürdüren kararlar verdiği sürece, yapılan yasa değişiklikleri kadınları ve çocukları korumayı sağlayamayacaktır.”

Uçan Süpürge Haber Merkezi
02/11/2011


Açıklamanın tam metni şöyle:

“Basından öğrendiğimiz kadarıyla; Yargıtay 14. Ceza Dairesi, Mardin’de 13 yaşındaki N.Ç.’ye tecavüz edilmesi ile ilgili 32 sanıklı davada, yerel mahkemenin 'N.Ç.’nin sanıklarla rızasıyla birlikte olduğu' yönündeki kararını onadı. Daire bu nedenle, yerel mahkemenin sanıklara en az 10 yıl ceza verilmesini öngören tecavüz suçundan değil, en az 5 yıl ceza öngören '15 yaşından küçük biriyle rızasıyla birlikte olmak' suçundan ceza verilmesini yeterli buldu.

Daire aynı gerekçeyle sanıklar hakkındaki 'rızasını alarak alıkoymak' suçunun zamanaşımından düşmesi kararlarını da onadı ve böylece ‘zorla alıkoymak’ suçundan alacakları 5-10 yıl arası hapisten de kurtardı.

Mardin’de 2002 yılında 13 yaşındaki N.Ç.’nin fuhuşa sürüklendiği ve kendisini satan kadınlar tarafından aralarında asker, memur, korucu, muhtar gibi birçok devlet görevlisinin bulunduğu 26 erkekle ilişkiye girmeye zorlandığı ortaya çıkmıştı. Mahkeme sanıklara kanundaki alt sınırdan ceza vermiş, üstüne bir de iyi hal indirimi yapmıştı.

Mahkemenin sanıklar hakkında 'reşit olmayan kişiyi zorla alıkoyma' suçlaması yerini 'rızasını alarak alıkoymaya' dönmüş ve zamanaşımından düşme kararı verilmişti. Yargıtay tecavüz eden 18 sanığa 'ırza geçme', onu sanıklara pazarlayan 2 kadın hakkındaki 'ırza geçmeye iştirak' suçundan verilen cezaların yarı oranında artırılması gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verdi. 3 sanık hakkındaki beraat kararı ile N.Ç.’ye yanında başka kimse olmadan tecavüz eden 5 sanığa verilen mahkumiyet kararlarını ise onadı.

Davada verilen karar öncelikle TCK'nun 103. maddesinde düzenlenen 'çocukların cinsel istismarı' maddesine aykırıdır. Yasa 15 yaşını tamamlamamış çocukları fiilin anlam ve sonucunu anlamayacak çocuk kategorisine koymaktadır. Fiilin anlam ve sonucunu anlayamayacak kategorideki bir çocuğa karşı işlenen fiilde, çocuğun rızası olup olmadığı aranmaz. Çünkü çocuk rızanın da sonuçlarını anlayamayacak bir kategoride kabul edilmektedir. Bu nedenle fiil 15 yaşından küçüklere yöneltildiğinde mahkemenin rıza araştırmasına hiç girmemesi gerekir. Bu anlamda karar mevcut kanuna aykırıdır.

Kararda ayrıca çocuğu pazarlayan kadınlara 'iffetsiz yaşam sürüyorlar' diye iyi hal indirimi yapılmazken, çocukla ilişkiye giren tecavüzcü erkeklere iyi hal indirimi yapılmıştır. Bu kararla hukuk dünyasında 'pazarlayan iffetsiz, tecavüz eden iffetli' gibi bir sonuç doğmasına da neden olunmuştur. Karar, tecavüzcüden başka herkes kabahatlidir dolaylı sonucunu doğurmaktadır. Böyle bir kararın hukuka uygun ve adaletli kabul edilmesi mümkün değildir. N.Ç.’nin yaşadığı istismar ömür boyu onarılması güç travmalara neden olacakken, mahkemelerin erkekleri nasıl ceza almaktan kurtaracakları telaşına düşmeleri ve yüksek mahkemenin de aynı tutumu benimsemesi, yargının her kademesinin yasalara rağmen gösterdiği ataerkil direnci teşhir etmektedir. Yargı makamlarına bir kez daha; cinsel istismar edenin haklarına odaklandıkları kadar, cinsel istismara uğrayanın haklarını korumaya da odaklanma vazifeleri olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Yargı makamları tecavüzcülerle ataerkil ortaklık kurmayı sürdüren kararlar verdiği sürece, yapılan yasa değişiklikleri kadınları ve çocukları korumayı sağlayamayacaktır. Kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel şiddeti önlemekle görevli tüm devlet makamlarını, yasaların uygulanmasını sağlamaya ve kadın ve çocuklara yönelik cinsel şiddeti durduracak önlemler almaya bir kez daha davet ediyoruz.”


Hadi çocuklarınızı sokakta oynamaya çıkartın, parkta bir saniye gözünüzü ondan ayırın!

2 Kasım 2011 Çarşamba

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK NE DEMİŞ?

"Öğretmenler! Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Yeni nesli bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir."

"Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir."  

 "İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?"

"Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder."

 "Millete efendilik yoktur. Hizmet vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur."

"Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir. "

" Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre malik olmak, seçtiği dinin icaplarını yapmak ve yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz." 1925 

"Bu millet kılı kıpırdamadan dava uğruna canını vermeye razı olmasaydı ben hiç birşey yapamazdım."

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK











TARİH YAZMAK TARİH YAPMAK KADAR MÜHİMDİR, YAZAN YAPANA SADIK KALMAZSA, DEĞİŞMEYEN HAKİKAT İNSANLIĞI ŞAŞIRTACAK BİR MAHİYET ALIR. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK