YA HAYIR SÖYLE YA DA SUS!

21 Kasım 2012 Çarşamba

İçimden bir şey yazmak gelmiyor, yorgunum, zorlukları aşmaya çalışıyorum, burası benim iç döktüğüm yer ama şimdilik sessizlik istiyorum, blogları okuyor çıkıyorum.
Herkese hayırlı günler dilerim.

28 Eylül 2012 Cuma

GÖZYAŞLARIM

Bir kayıp haberi aldık bu gün, bir sevgili büyüğümüz Hakkın rahmetine kavuştu. Duyduğumda hiç bir şey söyleyemedim önce dondum kaldım; bizim için hayat burada devam ederken onun için başka bir hayat başlıyordu. Onu bir daha göremeyeceğimizi düşündüm, dünyalık tüm dertlerinin son bulduğu bu gün hiç bir şeyden şikayet edemeyeceğini düşündüm.
Allah rahmet eylesin, Allah taksiratını affetsin.
Gözyaşı bekledim, göz pınarlarımdan çağlasın istedim ama bir damla yaş gelmedi; önce kalbimin taşlaşmış olduğunu düşündüm, neden ağlayamayorum dedim neden?
İçimde bir hüzün öylece kalakaldım bu gün.

20 Eylül 2012 Perşembe

Kurtul fazlalıklarından.
Her gün sırtını daha çok kamburlaştıran dünya yüklerinden kurtul.
Fazla geliyor artık çok fazla.

Peygamberimizin dilinden bir dua:
"Allah'ım! Dinimizi güzelce yaşat ki o benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki o benim geçim kaynağımdır. Ahiretimi hazırla ki o benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle."
(Müslim,"Zikir", 71) 

AMİN.

30 Ağustos 2012 Perşembe

ARAYAN BULUR!

İnsan kendine yapıyor ne yapıyorsa, o küçük dünyasında çamura batıp çıkıyor sonra da ayağındaki çamurlara bakıp bu nasıl oldu diye soruyor. Bu kadar mı basit olunur, bu kadar mı gözler bozuk olur hani dün kararlar vermişti kendi kendine, doğrulacağım, güneş beni ısıtacak, dallarımı silkeleyip hamlığımı üstümden atacağım diye, mutlu olacağım mutlu edeceğim diye!!

10 Ağustos 2012 Cuma

HAYIRLI CUMALAR HEPİMİZE

Mübarek Ramazan Ayı nasıl geçiyor? Benim ki biraz buruk, rahatsızlığımdan dolayı oruç tutamıyorum en son oruç tutmayı denediğimde acile kaldırmışlardı tekrar göze alamıyorum oğlum daha çok küçük hastalanırsam fena olur.
Oruç tutamamak dışında orucun özüne uygun davranmaya çalışıyorum her zaman başarılı olamasamda devam.
Bu kutsal ayın o muhteşem tesiri ruhlara iyi geliyor bu kesin, keşke her zaman aynı terbiye içinde geçse ömrümüz, acın halinden anlayan, israfın olmadığı, her türlü süsü püsü fazlalığı üstümüzden attığımız daha sade yaşamları sürdüğümüz, aşırı hırsın sevilmediği bir yaşam.
Ne kadar kararınca tüketir, sahip olduklarımızı paylaşırsak o kadar zenginleşecek gönlümüz, yüreğimizi açıp güzellikleri ortaya dökme zamanı, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bireysel olarak mutlu olmak hiç bir anlam ifade etmiyor bana, eminim bu yazıyı okuyan sizler için de geçerlidir bu. Tüketim toplumu olmanın getirdiği ruhi sıkıntılarımızı atlatmanın tek yolu birbirimize kenetlenmek, maneviyatımızdaki boşlukları doldurmak paylaşmak paylaşmak paylaşırken maddi manevi üretmek.
Sağlıkla kalın.


25 Temmuz 2012 Çarşamba

MİNİK DEFNE İÇİN HAREKETE GEÇELİM!


MİNİK DEFNE'YE İLİK ARANIYOR


Bu gün Muhabbet Sofrası Blogu'nu okurken bu haberle karşılaştım, Allah'tan acil şifalar dilerim. Duyarlı olup minik Defne'nin sağlığına kavuşmasına vesile olabilirsiniz, belki sizin iliğiniz ona uyabilir!
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 1.5 yıldır lösemi tedavisi gören ve ilik nakli bekleyen 2 yaşındaki Defne Kurşun’un babası Metin Kurşun (37), sosyal paylaşım sitelerinden kızı için uygun ilik aramaya başladı.
Kurşun ailesinin kızları Defne, Şubat 2011’de rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Bir ay sonra konan teşhisle Defne’nin lösemi olduğu tespit edildi. Doktorlar kızın iyileşme ihtimalinin yüzde 15 olduğunu söyledi. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Onkoloji Bölümü’nde kemoterapi tedavisine başlandı. Kasım 2011 yılına gelindiğinde hastalıkta büyük bir gerileme oldu. Defne eski sağlığına kavuşmaya başlamıştı ve koruyucu tedaviye geçilmişti.
Koruyucu tedavi devam ederken, mayıs ayında Defne’nin hastalığı tekrarladı. Doktorlar aileye tek çarenin ilik nakli olduğunu söyledi. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ndeki Kemik İliği Bankası’yla temasa geçildi. Ancak uygun ilik bulunamadı. Metin Toprak, kızı için sosyal paylaşım sitelerinden yardım istemeye başladı. Facebook’tan “Hayat kurtarmak kahramanlıktır, Defne’yi kurtaracak kahraman arıyoruz” sloganıyla kampanya başlatan, Twitter’dan #defneilikarıyor diye yardım isteyen Metin Kurşun herkesin duyarlı olması gerektiğini belirtti.            
Kaynak    

12 Temmuz 2012 Perşembe

GURBET

Bir süredir yazamıyorum elim varmıyor, yaşadığım yeni yere, insanlarına alışmaya çalışıyorum. Coğrafik koşullar değişince insan davranışlarının da değiştiğine bir kere daha şahit oluyorum, yeni işime alışmaya çalışıyorum ve ailemden uzak olmak beni kederlendiriyor her ne kadar aramızda hep mesafeler olsa da bu sefer ha değince kalkıp gidemeyeceğim bir mesafe girdi araya, Allah gurbette olanlara sabır ve kolaylık versin ben gene ülkemdeyim ya ülke değişikliği yaşayanlar onlar için iş daha zor tabi ki alışılıyordur zamanla ama memleketinde olduğu gibi değildir hiç bir şey.

25 Mayıs 2012 Cuma

TESLİM OL

Teslim oldukça Yaradan'a, huzur dolar için
Gözlerin huzurla bakar ötekilere ötelere
Teslim oldukça Yaradan'a için pır pır eder, sebebini bilemediğin bir mutluluk kaplar her yerini
Bir çocuk gibi sevinir bütün dünyayı kucaklamak istersin.

RAHMET YAĞIYOR

Issızlığın ortasında olanlara ne yazık
Kalbin ıssızlığı kadar acı veren bir şey yok bu dünyada
Rahmet yağıyor,damlalar cama vuruyor benim kalbim güm güm
Huzur...
Beklemek her gün ne zor, yaşam belirsiz dipsiz bir kuyu
Sen ey kalp sen nasılsın, hafifledin mi biraz ?
Yüklerin azaldı mı?
Alnın secdeye değdiğinde
Sarıldın mı ışığa
bir kuş gibi kanatlanıp uçtun mu?
Huzur!
Kapat gözlerini, çık dışarıya, yağmur iyice yıkasın seni, arındırsın
at bütün hırslarını, gamını, kederini
gül kokulu secde bütün her yer, bütün her yer cennet!

uzunincebiryol

4 Mayıs 2012 Cuma

4 MAYIS- BENDEN HABERLER

Bakıyorum cumadan cumaya yazar olmuşum. Bende  bir taşınma telaşı sormayın, iş değişikliği, çocuğumun okula başlayacak olması, aile büyüklerinden uzak bir yere gidiyor olmamız gibi pek çok yenilik fazlasıyla kafamı meşgul etmekte.
Baharın gelmesiyle birlikte toprakla, çiçekle, ağaçla buluşuyoruz, kendimizi bir ağacın altında otururken mutlu hissediyoruz, çocuğum da mutlu oluyor çiçekle böcekle zaman geçirince, daha iyi yemek yiyor daha güzel uyuyor, daha çok kahkaha atıyor; doğanın şifa kaynağı olduğu bir gerçek:)
Geçen hafta sonu yine çayırlara attık kendimizi, bulunduğumuz yer kalabalık değildi bir kaç aile vardı, çocuğumla yorucu bir oyunun ardından bir ağaç gölgesine sığındım, çimenlerin üstüne uzandım, gözlerimi kocaman açıp uçsuz bucaksız gökyüzüne baktım. Sanki uçuyorum gibi bir duygu oluştu bende biraz daha dursam orada öylece kanatlanıverecekmişim gibi.
Bu güzel piknik boyunca ikindi namazını da bir ağacın altında kılmayı istedim ama hazırlıklı değildim, aslında olabildiğince hafif bir malzemeden tek parçadan oluşan bir giysi dikmek var kafamda hemen üstüme geçirivereceğim, tabi bir de hafif bir terlik gerekli abdest alırken, işte bunların hepsini bir çantaya koyup hep arabanın içinde tutmak lazım, en kısa zamanda  bunu uygulamaya sokacağım, günler uzadı ikindi namazını evde kılabildim ama öyle bir duygu yaşıyor ki insan tüm düşüncelerinden sıyrılmış, elektriğini toprağa vermiş olduğum o zamanda namaz kılmak bana çok iyi gelecekti.
Çocuğum biraz daha küçükken itiraz ediyordu namaz kılmama anne diye mızıklanıp bacağıma yapışıyor, sırtıma çıkıyor ya da önüme yatıyordu ama şimdi biraz daha büyüdü artık ve eskisi gibi zorluk çıkarmıyor, zaman zaman da yanımda beni taklit ediyor:)
Beslenmeme dikkat ediyorum artık, en son yazımdan beri şekerli gıdaları tamamen hayatımdan çıkardım canım çok çekerse tatlandırıcılı bir şeyler yapıyorum kendime ya da diyabetik dondurma yiyorum bu da kafi geliyor nefsimi köreltmeme. İşte bu zaman zarfında uyku hali bitkinlik ortadan kalktı bir iki falso dışında daha iyi durumdayım, 2 kilo verdim. Aklıma abur cubur yemek gelmesin diye yeniden örgüye başladım, tığla birşeyler örüyorum, bir yandan elim meşgul oluyor yiyecekten uzak duruyorum bir yandan örgü terapi oluyor bana, hiç bir şey düşünmüyorum örgü örerken.
Diyet yapanların kesinlikle yürüyüş spor dışında bir de hobi edinmeleri lazım, kilo vermeye yardımcı olduğu kesin, bir de çene kasları sağlamsa sakız çiğneyebilirler:)
Vücuduma giren gıdaların niteliğine daha çok önem veriyorum artık, ezelden beri hamburger gibi hazır gıdalar tüketen biri değilim ama bunun dışında cips gibi aşırı tuzlu çerezler en çok sevdiklerim bunları da bıraktım, aşırı tuz tüketimi ne tansiyona iyi geliyor ne göz sağlığına üstelik vücudun şişmesine de sebep oluyor, tuzu azalttım günde 2.5 lt su içiyorum.
Burada okuduğum yazı beni çok etkiledi ve okuduğumdan beri artık yemek hazırlamadan önce dua etmeyi, 3 ihlas bir fatiha okumayı ihmal etmiyorum ve gerçekten ben etkisini hissettim, artık bundan sonra böyle yapacağım.
Şimdilik benden bu kadar, inşallah daha sık yazabilirim bundan sonra, hayırlı cumalar ve güzel bir hafta sonu dilerim.

13 Nisan 2012 Cuma

KENDİMLE MÜCADELE

Maneviyat beslenmezse solmaya başlıyor, gücünü kaybediyor tıpkı bir bitki gibi soluveriyor hemen.
İnsanoğlu o kadar çabuk yoldan çıkmaya müsait ki mesela ben, iki gündür yatsı namazını kaçırıyorum kaçırıyorum diyorum ama siz daha iyi bilirsiniz düpe düz nefsime uyuyorum başkasında aramamak lazım bu suçu.
Hayatın bütününde inancı yaşamak lazım, ibadeti engelleyici davranışları da yapmamak lazım. Örnek mi istiyorsunuz bende çooook:
Eğer yemeklerden sonra ağır bir uyku hali hasıl oluyorsa ve namaz vakti gelmişse yemekten önce namaz kılmak lazım (tabi açlık fazla ise ve aklınızı toplayamayacak kadar şekeriniz düştüyse az atıştırın derim yoksa namaza konsantre olamazsınız)
Yine eğer yemeklerden sonra ağırlık çöküyorsa ve haliniz uyku uyumak, oturduğunuz yerden kalkamamak kadar berbat bir durumdaysa siz şekerinizi yükselten gıdaları fazlasıyla yemişsiniz demektir, şeker yükselten gıdalara duyarlılığınız var demektir bu da hem bedeninizi hastalığa yaklaştırır hem de ibadetinize engel olur.
Bende de aynen durum bu, şeker ve şeker barındıran gıdalar benim beslenme düzenimde olmaması gereken gıdalar ve ben nefsime uyup bunlardan fazlasıyla tüketir oldum malesef, bu da hayatımı olumsuz yönde etkilemeye başladı kilo alımı ve şekerin yükselmesiyle birlikte görülen uyku hali.
Gerçekleri biliyorken bu hatayı yaşamaya devam etmek günah!
Kendime bir söz vermeliyim, doğru bir yaşantı içinde olmak için mideme girenlerin de doğru olması gerekiyor!
Çok fazla yememek,
Bol su içmek
Her gün az da olsa Kuranı Kerimi yüksek sesle okumak ve sonra mealini okumak
Namaz vakitlerini aksatmamak
Maneviyat duygularımızı beslemek taze tutmak için bol bol kitap okumak:)

HAYIRLI CUMALAR VE İYİ HAFTA SONLARI HERKESE.




10 Nisan 2012 Salı

GİZLİ YER

Burası benim gizli yerim, biraz gizemli kalsın istediğim yer. Aşkı ararken, aşk yolunda yürürken durakladığım, kendimi sorguladığım bazen heyecandan hissettiklerimi anlatamadığım yer. Her zaman yazılmıyor, her zaman duygular dile getirilemiyor, hangi kelimeyi yazsanız yerine geçemiyor hissettiklerinizin.
Eski halimi düşünüyorum, bazen davranışlarımda kendini hissettiren eski halimi, daha hırçın, isyankar halimi, bazı şeyler öyle bir yer ediyor ki derinden, söküp atamıyorsunuz o tepkileri davranışları.
Her zaman ama her zaman yumuşak, ipek gibi kaygan olamıyorum dikenleri batıveren kaktüs gibi ya da tırnaklarını çıkartıp bir tırmık atan kedi gibi oluyorum ama öfkem çabuk geçiyor saniyeler sonra ben yine yeni ben oluyorum hani daima kendisiyle barışık herkesle barışık kadın, gülmeyin, ne kadar çok böyle dersem, sonunda o yumuşak, sevgi dolu daima sevgiden konuşan o sıkıcı kadın olmak niyetindeyim, olabilirim:)!!
Burası kimliğimin hiç bir öneminin olmadığı bir yer, istediğim her şeyden bahsedebilecek çoğunlukla da Allah aşkıyla yol almaktan bahsedeceğim bir yer, sık sıkta kendimle konuşacağım yer, elimden ancak bu kadarı geliyor kendim için.
Bazen tembel bazen çok çalışkan tam gün anne yarım gün iş kadını, eşinin sevgilisi bir kadın (her ne kadar yaşam mücadelesinde sekteye uğrasa da) fikren ruhen bir genç kadınım ben.

9 Nisan 2012 Pazartesi

GÜZEL BİR CUMARTESİ:)

Blog yazmaya başladığımdan beri yüreğime dokunan yazılarıyla beni mest eden bir blogger buluşması yaşadım. Sevgiliye gider gibi hissettim yolda kendimi, yüreğimin derinlerine hitap eden, kendi yolculuğunu anlatırken kendinizden bir şeyler bulduğunuz, kelimeleri arda arda sıralarken lirik bir denizin ortasında dalgalandığınız bir kadındı buluştuğum. Kelimelerin ayrı bir kişiliği var bedenden bağımsız, bir imaj doğuyor ister istemez, yazı yazanla bir araya geldiğinizde o beden ile düşünceleri bazen bağdaşmıyor gibi olur, öyle hissedersiniz, bu yazıları yazan, bu duyguları paylaşan o muydu dersiniz işte ben bunun tam tersi bir duygu yaşadım, yazanla birdi beden, olduğu gibiydi, çekingen bir yapısı bazen ketumluğu okunuyordu yüzünde, kendini açar gibi yapıp gizli kalmış düşüncelerini kapıların ardına saklayan bir kadın. Sadece ufak bir kısmını gösteren bir kadın, zeki,güzel bir anne, iki tatlı çocuk.
Ben genelde bulunduğum toplulukta sessizlik varsa ya da konuşmaya nereden başlayacağımızı bilemiyorsak çenem düşer devreye girerim, bunun psikolojik yönden irdelenmesi gerekir kanımca, konuşmayı görev edinir iyice geyiğe vurabilirim sonunda iş işten geçmiştir ama nafile, olan olmuştur işte sırf bu yüzden pişmanlık yaşayabilirim.
Özetle güzel bir gün geçirdim, konuşmak gereksizdir bazen, sıkı bir kucaklama yeter, şevkat hislerimi doruğa çıkartan bu güzel anneye sıkıca sarılıp yanından ayrıldım, bir daha görmeyi dilerim, çok isterim ama ben ayrı diyarda o ayrı diyarda yazılarıyla yetinmek zorunda kalacağım.

6 Nisan 2012 Cuma

BU GÜN GÜZEL BİR GÜN

Allah'ıma binlerce şükürler olsun  Gamze Kardeşimize yurt dışından ilik donörü bulundu, şimdi yeni bir döneme girecek, tedavisine devam edip ilik nakli yapılacak hayırlsıyla inşallah. Bu gün çok mutluyum, içim içime sığmıyor, dua kardeşliği oluşturuldu facebookta biliyorsunuzdur, binlerce kişi hatimler indirdi Yasin ler okudu, tesbihler çekti, namazlarında onun için ve diğer hastalar için dualar edildi. Rabbim dualarımızı habul etti şükürler olsun, amin:)

24 Mart 2012 Cumartesi

Hayatımda yeni şeyler oluyor, evimi, şehrimi değiştireceğim, ufaktan eşyalarımı toplamaya başladım, hal böyleyken buralara fazla uğramaz oldum ama tabi bu geçici bir süreç Allah'ın izniyle hayırlısıyla bir yerleşeyim tekrar düzenimi kurayım, görüşürüz inşallah:)

8 Mart 2012 Perşembe

DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

Kadınlık zor zanat neden zor çünkü sosyal hayatta fazla fırsat verilmez onlara, seslerini duyurmak için daha yükses sesle konuşmaya alışır kadın dediğin,
Yönetimde fazla söz hakkı tanınmaz, bir elin parmaklarını zor geçer meclisteki kadınlar,
Çocuklarımızı adam eden, evini çekip çeviren geleceğin neslini doğurandır kadın,
Yol gösteren, azı çok yapmayı bilen, yoğuran, kotaran eli nasırlı kadın,
Ömrü hayatı boyunca doğru dürüst oturmaya fırsat bulamamış kadın,
Hele o Anadolu kadını, köylü kadın, ne çok iş yüklenir sırtına hiç boş durmaz istesede bunca yükün altında
Emekçidir kadın, ilmik ilmik dokur sevgisini, yüreğini açar, cömerttir, koruyucudur, anaçtır, savaşçıdır, eşinin sağ koludur, yeri geldiğinde vatanının askeridir ama barışçıdır, onarıcıdır, yaraları sarandır tekrar tekrar ayağa kalkandır.
Doktordur, mühendistir, öğretmendir, sevgilidir, dosttur, anadır, işçidir bu saydıklarımı yapar bir de evini ev yapar, gülistan eder.

5 Mart 2012 Pazartesi

Hayırlı bir hafta dilerim

Biliyorum az yazıyorum bloguma ama blogları takip etmeyi hiç bırakmadım  ve iyi ki blog yazmaya başlamışım ve iyi ki blog var. Bundan sonra daha sık yazmaya çalışacağım.

25 Şubat 2012 Cumartesi

HAYIRLI HAFTA SONLARI


Çiğdem çiçeği toplamaya çıktınız mı hiç? Çiğdem çiçeği benim için doğanın yeniden canlanışını simgeler, küçük bir çocukken kırlara çıktığımızda en sarp, ücra köşelerde bulurduk bu soğanlı çiçeği, bulunca hazine bulmuş gibi sevinirdik, çiçeğini yakamıza takar soğanını midemize indirirdik.

23 Şubat 2012 Perşembe

MERHABA

Bende fazla haber yok, anlatacak hem çok şey var hem yok.
Ayın 17'sinden beri bir şey yazmamışım ama yazmamam demek gönlümün içindekini dökmemem demek sadece...
Bazen hiç bir şey dememek daha iyi geliyor, içimde fırtınalar koparken epey bitkin düştüm, üstüne sağlık sorunları da binince (çok şükür geçiciydi hepsi) biraz durdum. Ne interneti açtım, ne maillerimi kontrol ettim, ne haberleri izledim.
İnterneti dün gece açıpta haberleri okuyunca miğdem kasıldı yine, içim buruldu, konuşamadım, bir vahşettir gidiyor insanlık aleminde, bir çürümüşlük, sadakatsizlik, hayır bilmezlik, saygısızlık, çıkarcılık, sevgisizlik daha sayayım mı?
Bu kadar çirkinliğin içinde bizler karaya vurmadan engin denizlerde yol alabilmek istiyoruz, huzuru ta gönlümüzde hissetmek ve ne zamandır alamadığımız derin nefesi almak istiyoruz. Neden göğsümün tam ortası bu kadar sert, gergin, ağrıyor, nefes almaya çalışırken kaburgalarım kırılıyor sanki? Sen hastasın dediğinizi duyar gibiyim, dünya hasta ben de bu dünyanın bir parçasıyım doğal olarak.
Bu dünyada bir düzelme olacak mı sizce?
Dün iki haber okudum:
Bir emniyet amiri şehit edilmiş.
Bir kişi pompalı tüfekle okul servis aracını basmış ve iki genç vefat etmiş.
Daha niceleri var tabi ama buna yürek dayanmaz.

16 Şubat 2012 Perşembe

bu gün ne düşündüm

Bir hafta daha bitmek üzere, zaman akıp gidiyor, insanoğlu bir telaştır tutturmuş, akıntıya kapılmış, akıntıda dalı bulan tutunmuş ne şanslı ona.
Son zamanlarda bir telaş içindeyim, eşim çok fazla kaptırdığımı düşünüyor buna, günlük hayatımın aksadığını düşündüğündendir, biliyorsunuz lösemi hastası arkadaşım için ama ben de hiç bir şey kararınca değil zihnim hep daha ne yapılabilirle dolu, ama "her şerde bir hayır vardır" denir ya öyle oldu benim için her gün daha çok "Kuran" okumaya daha çok dua okumaya başladım, bu bana iyi geliyor, dualarımda Gamze ve şifa bekleyen diğer hastalar da var her zaman.
İnsan sağlığını kaybedince anlıyor sağlığının değerini, neden böyle, keşke kaybetmeden bilsek kıymetini herşeyde olduğu gibi. Bu gece bütün arkadaşlar tek yürek olup gece saat ikide namaz kılıp dua edeceğiz, hep birlikte aynı anda:)

12 Şubat 2012 Pazar

BİR HAYAT KURTARMAYA VESİLE OLUN

Gamze Akbaş lösemi hastası bir genç kadın, üç yaşında bir yavrunun annesi, onun durumunda olan daha niceleri var ama memleketimizde ilik bankası bomboş sadece 27000 donör var, bu kadar büyük bir nüfus için hiç bir şey demek bu. Lütfen duyarlı olalım bir hayat kurtarmanın mutluluğu ne güzel bir şeydir, bir yavruya en güzel doğum günü hediyesini verin ona , ilik donörü olalım başka bir şey istemiyor o, annesinin kucağında olmak istiyor. İlik bankasını zenginleştirelim, hasta yatağında sağlığına kavuşmayı bekleyenlere umut ışığı olalım, yalnız olmadıklarını böyle hissettirelim.
Kan vermek, ilik donörü olmakla ilgili bilgilere http://www.gamzeakbas.blogspot.com/ tan ulaşabilirsiniz.

10 Şubat 2012 Cuma

HAYIRLI CUMALAR

İnsanoğlu'nun sınırları belli,
Rab, izin verdiği sürece varız bu hayatta!
Aciz kullarız biz
bu kadar acizlik içinde dahi ümit etmeyi vermiş Allah bize
Ümit etmeyi hiç bırakmıyoruz.
Rabbim ol derse olur.
Allah'ım tüm şifa bekleyenlere şifa, hasta yakınlarına sabır ve güç versin inşallah.
Gönül gözümüz açık, dimağımızı temiz tutalım inşallah.
Neden dünyada olduğumuzu çok çabuk unutuyoruz düze çıktığımızda
Rabbim, daima açık göz ve akıl ihsan etsin.
Amin.

7 Şubat 2012 Salı

DUA EDELİM

Yağmur yağıyor sesi kulaklarımda sağanak halinde düşünceler
haber aldım bir anneden, bir anne yüreği seslendi derinden
yavrusunu düşünür durur, ben olmazsam yavrum ne olur
dua edelim dua, lösemi hastası bir anne için, sağlığına kavuşsun diye dua!
Gamze arkadaşımız hakkında güncel bilgiler için bu adresleri ziyaret edin  http://www.gamzeakbas.blogspot.com/
http://www.nurturia.com.tr/groups/thread/2babf4f5-ca9d-4932-b90d-9ff201601967/3/gamze-anneye-destek-linkleri#ede39564-a0ef-4ff6-9bec-9ff4009f2a2a belki de siz çare olacaksınız bilinmez, şu anda doku uyumu için kardeşine bakıldı ve malesef olumlu sonuç alınamadı şimdi akrabalarına bakılıyor. Türkiyede sadece iki merkezde ilik bankası mevcut ve bağış sayısı çok az. Türkiye gibi çeşitliliği fazla olan bir ülke için 27000 donör. Donör olmak için detaylı bilgilere de bu siteden ulaşabilirsiniz, belki de bir hastanın iyileşmesine siz aracılık yaparsınız, ne büyük mutluluktur bu http://www.gamzeakbas.blogspot.com/
Allah tüm hastaların yar ve yardımcısı olsun, amin.

2 Şubat 2012 Perşembe

KARDAN ADAM

Bu da benim kardan adamım, baktım pek mahzun  yalnız bırakamadım yanıbaşına arkadaşını bıraktım:)

KAR

Kar yağıyor buralarda senelerdir görmemiştim ve gittikçe de hızlandı yağış, hadi hayırlısı tutacak galiba.

26 Ocak 2012 Perşembe

Zübde-i Alemsin Sen

Sessiz ve sonsuz, blogumdaki şu alıntı için şöyle bir yorum bırakmış, "Zübde-i alemsin sen"çok güzel bir söz etmiş Allah ondan razı olsun. Kendisini sevgiyle takip etmekteyim arayan bulur demiş Mevlam, ben de kendimce arar dururum içimdeki bilgiyi, aşkı. Allah her daim doğru kullarından eylesin bizi inşallah. Yol uzun, yol çetrefilli lakin vaz geçmek ne kelime o yolda yürüdükçe yürümek geliyor insan oğlunun içinden, düşündükçe, secdeye vardıkça susuzluğunu gidermeye çalışıyor ama kanamıyor. Bu derya öyle bir derya ki göremiyorsun derinini, derinlere indikçe çıkman daha zor oluyor yüze. Bu yol yolcusu yürürken yanında istiyor yoldaşını, bir yoldaş ki onunla ağlasın onunla gülsün onu anlasın, çok şey mi ister bu yolcu, bilemem ama şunu bilirim ki her insanın bir öğretmene ihtiyacı var. Sadece bu cümle işte bana bunları hissettiriyor ve daha fazlasını.
"Zübde-i alemsin sen"
Ben cümlenin anlamını bilmediğim gibi ilk defa duyuyordum ya da okumuştum da aklımda yer etmemişti, biraz kolaycılık oldu biliyorum ama blogumu iş yerinde açınca malumunuz böyle yapabildim Google'ı açtım ve arama yaptım. Cümleyi ilk okuduğumda kelime anlamını bilmesem de kalbimle bildim.
Bir kaç alıntı yapmak istiyorum alıntılar ekşi sözlükten:

"...
hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen "

o kadar manalı olan mevlevî selamı, galip'in bu beytindedir. insan insanda -daha doğrusu iki kaşının arasında; çünkü oraya bakılır- Allah'ı görür ve tebcil eder. Şems-Mevlânâ münasebetini hiçbirşey bu selâm kadar iyi izzah edemez..."

Ahmet Hamdi Tanpınar

Mehmet Akif Ersoy  kendine has üslubu ile aynı fikri şöyle ifade etmistir:

haberdâr olmamissin kendi zâtindan da hâlâ sen
“muhakkar bir vücûdum!” dersin ey insan, fakat bilsen
senin mâhiyyetin hattâ meleklerden ulvîdir:
avâlim sende
pinhandir, cihanlar sende matvîdir

Necip Fazıl Kısakürek bu hakikati, fikir sancısının kaynağı olarak görmektedir:
ben ki toz kanatlı bir kelebeğim,
minicik gövdeme yüklü
kafdağı,
bir
zerreciğim ki , arş' a gebeyim,
dev sancılarımın budur kaynağı!


Bu konu çok derin bir konu, aşkla yaklaşmayı nasip etsin Allah bizlere ve aşka varma gayreti versin bizlere, aşkla yaşamayı nasip etsin bizlere ve gönlü zengin, gönül gözü açık eylesin cümlemizi, amin.

Canında bir can var, o cananı ara...

Canında bir can var, o cananı ara...
Beden dağında bir mücevher var, o mücevherin madenini ara...
A yürüyüp giden sufi, gücün yeterse ara; Ama dışarıda değil, aradığını kendinde ara.
                                                                                                                (Rubailer 22)

24 Ocak 2012 Salı

Dönüp kendime bakınca

Zaman zaman dönüp arkama bakıyorum, ben ne yapmışım bu günlere nasıl gelmişim diye, ilk gençlikten bahsediyorum, liseden yeni mezun olmuş üniversiteye yeni başlamış hallerimden.Duyguların bir sel gibi silip süpürdüğü zamanlardan, isyan bayraklarını açtığımız yıllardan, her güzeli güzel sandığımız her görüneni gerçek sandığımız zamanlardan.
İnançlarımızın derinliği olmayan sığ limanlarında hülyalar içinde dolaştığımız zamanlardan.
Yanımızdakini hemen dost bildiğimiz, her türlü tersliği göğüsleyecek cesaretimizin olduğu zamanlardan
Cahilliğin cesaretiyle yol aldığımız, kendimizi bir şey sandığımız zamanlardan
Bizi şimdi ki biz yapan zamanlardan.
İşte ben şimdi anne olduğumdan beridir bunları daha çok düşünür oldum, oğlumu büyütürken Allah'ın izniyle doğru olanı yapmak, onun yanında olmak ama aynı zamanda baskın bir güç olmadan onu hırpalamadan anlamaya çalışmak, dertlerine ortak olmak, dermansız kaldığı günlerde ona değnek olmak isterse yoldaş olmak ama en başta da edepli bir birey olması için yaşamak istiyorum. Halden anlayan olmak istiyorum, suçlayıcı değil kucaklayıcı olmak istiyorum, Allah izin verdiği sürece inşallah daima yanında olmak, o her istediğinde burdayım demek istiyorum.
O da arkasını dönüp baktığında iyi ki benim annem babam olmuşsunuz demesini istiyorum.
Şimdi o yumuşak saçlarını okşuyorum yavrumun,  gözlerimin ta içine bakıp seni seviyorum anne diyen kuzumun büyüdüğünde de aynı duyguları taşımasını diliyorum.  Bütün annelere babalara Allah kolaylık versin anne baba olmak hiç kolay değil olmayacakta!

17 Ocak 2012 Salı

BU SABAH

Bu sabah ezan sesiyle uyandım yine, öksürük sebebiyle uykum pek kaliteli olamıyor malesef, öksürmekten bitap düştüm, kaslarım ağrıyor, içimden, biraz sonra kalkarım diye geçirdim ama sonra eğer yatarsam geriye aslında kalkmayacağımı (kalkamayacağımı değil dikkatinizi çekerim) hissettim, ikinci bir şansım yoktu bu sabah ya kalkıp abdestimi alacaktım ya da bir saat daha öksüre öksüre sırt üstü yatacaktım. Sağımda, gece uyanıp  yanımıza gelen oğluşum var, sıcacık, mırıl mırıl. Saçlarını okşadım kokladım onu ve yatakta bırakıp kalktım sessizce. Çocuklarınızın kokusunu hiç tarif etmeye kalktınız mı nasıl bir kokudur? Saflığın, temizliğin kokusu ne diye sorsalar çocuk kokusu derim.
Sabah loşluğunda, gün henüz aydınlanmaktayken secdeye vardım. Anlımı secdeye koyarken huzura varmanın huzuru vardı içimde.

16 Ocak 2012 Pazartesi

DİNLE



















fotoğraf buradan

Dinle, dinle kalbinin söylediğini,
gönlünün dediğini.
İçindeki ses yön verir sana eğer kulak verirsen ona.
Bu ses hiç susmaz ama her zaman duyamazsın onu, önce kulak kabartıp her şeyi susturmalısın, beyninin içinde dönüp duran bütün dolapları.
Bu gün ne yesem, içsem, nereye gitsem, kiminle konuşsam, nasıl eğlensem, kaç para, ne kadar, şu benim olsun, bu senin olsun diyen ses değil kastettiğim biliyorsun sen onu
doğrunun sesinden bahsetmekteyim hani sende de olanı
Herkes bilir o sesi, duymaz olur sonunda
Yalana düşüp sarılma dünyaya
Bu dünyadan ibaret değil dünya
Alemlerin Rabbini unutma, O her zaman görür ve duyar.

EZAN SESİ

fotoğraf buradan

Sabah, ezan sesiyle uyandım ama bu sefer farklı davranıp yatağımdan doğruldum (faranjitim sebebiyle öksürük nöbetleri beni doğru düzgün uyutmuyor, erken kalkmamı kararlılığım dışında biraz da faranjitime borçluyum), bu sefer güneş doğmadan namazımı kılmaktı dileğim. İçimde kararlı olmanın verdiği huzur (bu ateşi gönlümde yakan Allah'ıma binlerce şükür), anlımı secdeye koyacağımın heyecanı ile abdest aldım istedim ki bütün sıkıntılarımı buhranlarımı bu abdest suyuyla temizleyeyim sadece nur kalsın bende. İnsan, içine baktığında aslında varolan ama unuttuğumuz tekrar hatırlamamız için bizi bekleyen o nurla, bilgiyle tekrar tanışıyor, tekrar muhabbetle sarılıyor o bilgiye, Allah daima ibadet etmeyi doğru kullarından olmayı nasip etsin inşallah.
Yüreğim pır pır, bunu bir süredir beni doyuran, açlığımı bir nebze de olsa azaltan kitaplara borçluyum. Çevremde sohbet edip gönül penceremi açacak, kafesimden uçup çıkacağım dostlardan mahrumum, bu mahrumiyet daha çok kitaba sarılmama vesile oldu ama ben sohbet edip çoşmanın paylaşmanın ihtiyacı içindeyim, eminim beraber olacağım insanlarla gönlümün sızısı daha çok artacak daha çok öğrenme doğrulma ihtiyacı içinde olacağım, her cümle, her konuşma beni kabuklarımdan sıyıracak tek tek. Bu blog bu yüzden var.

14 Ocak 2012 Cumartesi

BURUN AKINTISI



İnsanın burnu bir açık bir tıkalıyken doğru düşünemiyor ve öksürüyorsa devamlı beyni zonkluyor, yutkunamıyorsa hiç bir şeyin tadını alamıyor, her yeri ağrıyorsa hiç bir şey yapmak istemiyor, fazla söze gerek yok sağlık kaybedilince böyle kalakalıyorsun, Allah'ım, cümlemize şifa ver Yarabbim, hastanedeki bi çarelere derman ol Yarabbim, amin.

İÇ SES

Durmayan bir iç ses
Devamlı fısır fısır konuşuyor kulağımın dibinde
Vicdan mı demem lazım acaba?
Bu kadar doluyken içim, bu kadar yaklaşmışken doğru durmaya
Hata yapmak niye ya da şöyle diyeyim bile bile neden yanlış yapıyorum?
Tembellik mi, boş vermişlik?
Her ikisi de.
Sınırlarımız belli, kırılgan bir fanusun içinde yaşıyoruz diğer fanuslardan farkı daha büyük olmaları,
gerçek bu, yok olup gidiverecek bir dünya bizimkisi, gerçek ama değil, yaşlanan bir ağaç adeta, bir gün iyice yaşlandığında kökleri kuruyup yıkılıverecek ve bu dünyadaki ömrünü tamamlayacak ama o öbür dünyada olacak mı?
Biz olacağız, biz öbür dünyanın, aynanın arkasındaki gerçek dünyanın içinde olacağız, kendi gerçeğimizi orada tamamlayacağız.
İçimi açıp bakıyorum şimdi, naif, çocuksu, daima şikayet eden, ufak şeylerden heyecanlanıp mutlu olan, saf ama uyanık geçinen, kendini güçlü görüp bir rüzgarla darmaduman olan, kaprisli, huysuz biriyim ama daha çok çocuğum, şevkat bekleyen bir çocuk.

9 Ocak 2012 Pazartesi

HAYAT SÜRPRİZLERLE DOLU

Bir bakıyorsun rutin hayatın tepe taklak oluyor, bir haber alıyorsun bütün planların değişiyor, bir karar alıyorsun sonra öyle bir şey oluyor ki sözlerini geri alıyorsun kararlar uçup gitmiş. Hayatta ne istediğimize nasıl istediğimize dikkat etmek gerekiyor. Allah'tan her şeyin hayırlısını isteyelim, bunu hiç unutmayalım.

3 Ocak 2012 Salı

ÇOCUKLUĞUMUN OYUNCAKLARI

Plastik bir bebeğim vardı benim hani şu yeni doğan görüntüsünde, çıplak minicik olanlardan, şimdilerde bebek arabasıyla satılıyor hala:) İşte o bebeğe giysiler örmeyi çok severdim ben.
Bez bebeğim de vardı kendim dikmiş içini doldurmuştum senelerce oynadım onunla, kirlendikçe yıkadım hatta kuzenlerime verdim sonra, onlar da bu bebekle oynayıp büyüdüler:)
Kibrit kutularının ön ve arka yüzlerini keser biriktirirdik ve piştiye benzer bir kağıt oyunu oynardık.
Bilyelerimiz vardı cam, plastik, büyüklü küçüklü bir sürü biriktirirdik.
Kızma birader, monopoli, katil kim kutu oyunlarımızdı.
Renkli metal tellerle zincir yapardık kendimize.
Kazı kazana benzer şans talih kader kısmet oyunumuz vardı, içindeki malzemeler bitince kendim bir şeyler yapardım hep.
Bisiklet tekerleğinin iç lastiğini çevirmece oynardık, çember çevirmece.

fotoğraf buradan

Tellerden araba yapardık aynı alttaki fotoğrafta olduğu gibi.
                                                                     fotoğraf buradan

Şebnem bebekleriyle oynardık hatta kendi bebeklerimizi çizer, giysilerini hazırlar keser, masalları canlandırırdık bir çeşit kukla tiyatrosu gibi olurdu.


Şak şak vardı birde şimdi pazarda görüyorum satıldığını, büyükler için biraz sinir bozucuydu bu oyun, fazla ses yapardı hele birde bütün çocukların elinde bu oyuncaktan varsa:)


Düşünüyorum da çok az hazır oyuncak gördük biz, genelde kendimiz yaptık oyuncaklarımızı, kutu oyunları ise mahallede bir iki kişide olurdu ve toplaşır oynardık.


2 Ocak 2012 Pazartesi

Sizi ne mutlu ederdi küçükken, siz çocukluğunuzda nasıldınız?

Şu günlerde çocukluğum aklıma gelir, hatırladıklarım hep güzel şeyler, mutlu geçti çocukluğum, her şeyin kararınca olduğu, hiç bir şeyin fazla olmadığı yıllar. Henüz çok küçükken azla yetinmeyi öğrendik biz, paylaşmayı bildik. Anamız babamız daha çok küçükken benimsetti bölüşmeyi, yediğinden vermeyi.
Hatırlıyorum da bir kış tabanı delik bir çizmeyle gittim ben okula kardeşiminki de yan dikişlerinden su alıyordu(sanırım babamın işleri o sene pek iyi değildi). Annem babam, elimizde yok, bu kış yeni bir çizme alamayacağız dememişti hiç ama biz biliyorduk, almadıklarına göre yoktu, daha bunları düşündüğümüzde ilkokul ikiye gidiyordum ben kardeşimse birinci sınıf öğrencisiydi, diğer iki kardeşim henüz çok küçüktüler. Kardeşimle çareler aramaya başladık ve naylon poşetlerin içine önce gazete katlayıp sonra da naylonla kaplayıp çizmelerimizin tabanına yaydık sonra da ayaklarımıza birer naylon torba geçirip öyle giydik çizmelerimizi. O kış fazla çamura kara batmadan o kışı atlattık, çoraplarımız ıslandığında pek sorun etmedik, kartopu oynamak istediğimizde birer yün çorabı ellerimize geçirip öyle kardan adam yaptık:) O sene gibi bir kış yaşamadım ben sonra, demem o ki biz küçüklerde bilirdik tasarruf etmeyi, azla yetinmeyi olanı değerlendirmeyi belki de bu yüzden ben hala eski hiç bir şeyi atamam, yeniden değerlendirmenin bir yolunu bulurum, küçüleni daralanı yıkar ütüler ihtiyaç sahibine veririm, oğlumu da böyle yetiştireceğim Allah'ın izniyle. 2012 ekonomi yılı olacak bence, azla yetinme, olanı değerlendirme, çoğu kısma, paylaşma yılı olacak ve olmalı da. yoksa bu yıl zor geçecek gibi.

Sizi ne mutlu ederdi küçükken, siz çocukluğunuzda nasıldınız?

2012 İKİNCİ GÜN

Sayılı günler çabuk geçer derler çabuk geçiyor doğru, daha dün 9 yaşındaydım şimdi 39. Nasıl oldu bu?
Ah be deli gönül hatta aptal gönül Bunca dolandın, zaman akıp geçti, gerçekler gözünün önündeyken ne çok yanlış yaptın sen.
Ah be deli gönül, Allah sağlıklı ömür versin de inşallah kalan zamanını iyi değerlendirsin, bakmışsın altmış yaşında oluvermişsin.
Ah be deli gönül daha dün doğmamış mıydı beben nerdeyse üç olacak yaşı ama hala bebek kokulu masum kuzun o senin, gözlerini dikip sana gerçekleri fısıldıyor, Yaradanın güzelliğini anlatıyor sana.
Mucizeler her zaman var, hayatın kendisi mucize, mutluluk ne diye sorsalar bana Allah sevgisi derim. Allah sevgisiyle dolu olan yürek bir başka bakar hayata:)